Gençlik takıntısı, benlik algısını temelden etkileyen psikolojik bir olgu

8

“`html

Gençlik Takıntısı ve Benlik Algısı Üzerindeki Etkileri

Günümüzde genç görünme baskısının arttığını belirten uzmanlar, bu durumun birçok kişide ‘gençlik takıntısı’ olarak adlandırılan bir duruma yol açabileceğini ifade ediyor.

Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, bu takıntının yalnızca fiziksel değişimlerle değil, aynı zamanda benlik algısıyla da doğrudan ilişkili olduğunu vurguladı. Taşkın, “Bu takıntının üstesinden gelebilmek için kişinin özgüvenini sadece dış görünüşten değil, bilgi, deneyim ve içsel gelişim gibi daha derin ve kalıcı özelliklerden beslemesi gereklidir.” dedi. Medya ve toplumsal baskıların, yaşlanmayı kayıp olarak göstermesi; bireylerin özgüvenini sadece dış görünüşe dayandırmasını, kaygı ve depresyon riskinin artmasına yol açabileceği konusunda uyarıda bulundu.

Dış Görünüşe Bağlı Özgüven ve Gençlik Takıntısı

Gençlik takıntısının bireylerin benlik algısına etki eden karmaşık bir süreç olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Gençlik, genellikle fiziksel çekicilik, enerji ve toplumsal başarı ile özdeşleştirildiği için bu dönemin kaybı, özgüven üzerinde büyük bir sarsıntıya sebep olabilir.” şeklinde konuştu.

Yıllar geçtikçe, insanlar gençliklerini yitirdikçe kendilik değerlerini sorgulamaya başlayabilirler. Taşkın, “Bu durum, özellikle dış görünüşe dayalı bir özgüven geliştirmiş kişiler için daha belirgin hale gelir. Gençlik takıntısı sadece fiziksel bir yitip gidiş değil, bireyin kendisini değerli hissetme biçiminde bir kayıptır. Eğer bir kişi, gençliğin sağladığı enerji ve güzelliği kendi kimliğiyle özdeşleştiriyorsa, yaşlanma süreci bu kimlik arayışını zorlaştırabilir.” ifadelerinde bulundu.

Özgüvenin Sağlıklı Temelleri

Bu tür takıntıların, sadece dışarıdan gelen eleştirilerle değil, içsel huzursuzluklardan da kaynaklandığına dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Kendini yaşlı ve değersiz hisseden bir kişi, sosyal etkileşimlerde ve profesyonel yaşamda yalnızlık çekebilir.” dedi. Bu takıntının üstesinden gelebilmek için kişinin özgüvenini yalnızca dış görünüşten değil, bilgi, deneyim ve içsel gelişim gibi daha kalıcı unsurlardan aldığına vurgu yaptı. Taşkın, gençlik takıntısının yalnızca bir dışsal problem değil, bireyin benlik algısı üzerinde derin etkiler yaratan psikolojik bir olgu olduğunu belirtti.

Medya ve Toplumsal Baskıların Rolü

Medya ve toplumsal normların, yaşlanma algısını büyük ölçüde şekillendirdiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Genellikle yaşlanma kayıp ve olumsuz bir süreç olarak ifade edilir. Gençlik, güzellikle özdeşleştirildiğinden, bu durum yaşlılık ile birlikte fiziksel çekiciliğin yitimi ve değersizlik hissini pekiştiriyor.” dedi.

Bu algının, insanların yaşlanmayı zayıflık, mutsuzluk ve yalnızlık ile bağdaştırmalarına yol açtığını belirten Taşkın, toplumun genç yaşta fiziksel çekiciliği başarı olarak gördüğünü, yaşlanmayı ise adeta bir ‘kusur’ gibi sunduğunu vurguladı. Özellikle kadınlar sürekli olarak genç ve güzel kalmaları yönünde medya baskısı altında bulunmaktadır. Bu durum, yaşlılığı yalnızca dış görünüş kaynaklı bir gerileme değil, toplumsal olarak bir ‘değersizleşme’ olarak algılamalarına neden olabiliyor. Dolayısıyla, yaş almak bir süreç olarak kabul edilirken, yaşlanmak genellikle bir tehdit olarak algılanıyor.

Yaş Almak ve Yaşlanmak: Farklı Kavramlar

Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Yaş almak ve yaşlanmak, çoğu zaman aynı anlamda kullanılsa da, psikolojik açıdan önemli farklılıklar vardır.” dedi. Yaş almanın, sadece takvim sayfasının çevrilmesinin bir göstergesi olduğunu vurgulayan Taşkın, bunun yalnızca dışsal bir değişim ve biyolojik bir süreç olduğunu ekledi. Yaşın bir sayı olduğunu ifade eden Taşkın, “Oysa yaşlanmak, çok daha derin ve psikolojik bir dönüşümü ifade eder. Yaşlandıkça, fiziksel görünümden ziyade, dünyaya bakış açımızın, değerlerimizin ve deneyimlerimizin ne kadar evrildiğini görürüz.” şeklinde konuştu.

Psikolojik olarak yaşlanmak, büyümek, olgunlaşmak ve hatalardan ders çıkararak kendimizi yeniden inşa etmektir. Bu, her yaşta yeni deneyimler kazanmak gibidir. Yaş almak, hayatı daha derin anlamlarla kavramak, içsel huzuru bulmak ve geçmişe saygı duyarak geleceği daha bilinçli bir şekilde kucaklamak demektir.

Genç Görünme Baskısının Etkileri

Devamlı genç kalma baskısının, bireylerin kimlik ve benlik algısını derinden etkileyebileceğini belirten Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bu baskı, bireylerin kendilerini yalnızca fiziksel görünümleriyle tanımlamalarına ve içsel dünyalarını ikinci plana atmaları sonucunu doğurur. Bu durumda, kişiler ‘yeterli’ olabilmek için yalnızca dışsal onayları arayarak içsel kaynaklarını ve psikolojik esnekliklerini ihmal edebilir.” şeklinde ifade etti.

Bir tür ‘görünüşsel kimlik’ oluşumuna yol açan bu baskının zamanla daha derin psikolojik problemler yaratabileceğini belirten Taşkın, “Kaygı ve depresyon, bu takıntılar sonucunda gelişebilir. Kişi, sürekli genç görünmeye çalışırken harcadığı enerjinin, aslında bir varlık kanıtlama çabası olduğunu fark etmeyebilir.” dedi. Bu içsel çatışma, bireyi ‘olduğu gibi kabul edilmek’ yerine ‘daima onay bekleyen’ bir duruma sokar.

Dolayısıyla, sosyal ilişkilerde genç görünme baskısı, yüzeysel bağlar kurmayı tetikleyebilir; birey kendi gerçek kimliğini yansıtmak yerine başkalarına bir ‘maskeyle’ yaklaşabilir, bu da samimi bağlantılar kurmayı zorlaştırabilir. Klinik perspektiften, bu baskıyla başa çıkarken bireylere içsel kimliklerini keşfetmeleri ve dışsal güzellikten ziyade kendilerini farklı yönleriyle değerli görmeleri konusunda rehberlik etmek önem taşımaktadır.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“`

Bu metin, orijinal haber içeriğini yeniden yapılandırarak özgün bir biçimde sunmaktadır. SEO dostu anahtar kelimeler ile okuyucu odaklı bir dil kullanarak daha geniş bir kitleye ulaşmayı hedeflemiştir.

Mehmet Şimşek